İstanbul Silivri’de özel mülkiyete ait bir arazinin içinde yer alan 5 bin yıllık Selimpaşa Höyüğü’nün tepesinin helikopter pisti yapılmak için tıraşlandığı belirlendi. Birinci dereceden SİT alanı ilan edilen Selimpaşa Höyüğü, aynı zamanda Marmara Bölgesi’nin en büyük höyüklerinden biri. Tunç Çağı döneminden kalan höyükte araştırma yapılması için Kültür Bakanlığı’ndan uzun süredir izin beklendiği belirtildi.
‘İnsanlığa Karşı Sorumluyuz’
Selimpaşa Höyüğü’nün insanlık tarihi açısından önemini vurgulayan İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Anabilim Dalı başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, “Selimpaşa Höyüğü İstanbul ve Marmara çevresinde kalmış olan tek ve son höyük. Burada aşağı yukarı 5 bin yıllık bir birikim var. Bu birikim, İstanbul civarında başka hiçbir yerde yok. İstanbul’daki bu kültür mirası sadece bizi değil çok büyük bir coğrafyayı ilgilendiriyor ve bizi insanlığa karşı sorumlu hale getiriyor” dedi.
Özdoğan, höyükleri bir kütüphane gibi düşünmek gerektiğini belirterek, “Burası kapısı kilitli bir arşiv. Ancak bilimsel bir müdahale yapıldığı zaman etkin bir bilgi anlamına gelerek insanlığın hizmetine açılır. Bu kütüphane yok olmadan belgelenmesi lazım, bunu yapmak bizim insanlığa karşı borcumuz” ifadelerini kullandı.
Höyüğün anlaşılması için uzun yıllardır çalışmaların sürdüğünü vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, “Höyüğü ilk olarak 1964’te İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Müdürü David French belgeledi. Ancak daha sonra yapılan çalışmalar hep yüzeysel kaldı. Bir kitaplığın dışından bakılarak, o kitaplıktan ne kadar bilgi alınabilirse biz de o kadar bilgi aldık. Bölgenin tescili için ben 1981’de başvurdum ancak 2004’te SİT alanı ilan edilebildi” diye konuştu.
‘Devletin Koruma Politikası Yok’
Bölgenin yeteri kadar araştırılmadığının altını çizen Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri (TAY) Projesi Koordinatörü Arkeolog Prof. Dr. Oğuz Tanındı ise “TAY olarak 2000 yılında Selimpaşa Höyüğü ile ilgili araştırmalar yaptık, koruma kurulları höyüğü bulamıyordu biz onlara yerini gösterdik. Görüldüğü gibi devlet bir şey yapmamış, zaten hiçbir zaman bir şey yapmıyor zarar vermek dışında. Türkiye’nin ne doğru düzgün bir kültür politikası, ne koruma politikası, ne de kültürel varlıkların gelecek kuşaklara kalmasını sağlayan bir politikası var. Ben adında kültür olan bir bakanlığın varlığından bile haberdar değilim, belki Ankara’da bina olarak vardır ama ben bilmiyorum” dedi.
Höyüklerin, katmanlaşmış bir köy olduğunu ifade eden Tanındı, “Höyükler nesillerin üst üste barındığı bir katmanlaşma oluşturuyor. Biz, Osmanlının toprakları üzerinde oturuyoruz, Osmanlı da Bizans toprakları üzerinde oturmuş. Bu böyle gidecek ama çağdaş yerleşmeleri inşa ederken geçmiş kuşakları yok etmek geleceğe yönelik bir saldırıdır” diye konuştu. Selimpaşa Höyüğü’nün kurtarılması konusunda bütün görevin devlete düştüğünü belirten Tanındı, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde bu gibi yerlerde kazı yapılmadan önce arkeologların gelip çalıştığını ve uygun olduğuna dair rapor verildikten sonra diğer kazı çalışmalarının başlayabileceğini söyledi.
28.Nisan.2009, BirGün
4 thoughts on “Höyüğün Üzerine Helikopter Pisti Yapılıyor”
aziz
(02 Ekim 2009 - 10:10)birisi gelir fıstık çamı der tandır kuyusu der iş makinası der kazıyı kapatır ses çıkarırsın fakat kimse umursamaz sessiz kalındığı müddetçe daha çok pistler yapılır cok oteller dikilir..
zeo
(02 Ekim 2009 - 10:10)Devlet kültür politikasında çok tutarlı. Kazıları kapatıp, tarihi alanları istikrarlı bir şekilde tahrip ediyor.
arkeolog18
(11 Şubat 2010 - 12:08)bir arkeolog olarak utanç duyulacak bir durum. bu ülke bizleri bu yüzden mi yetiştirdi. haydi bize saygınız yok bari bi nebzede olsa insanlığa saygınız olsun
gokhan
(15 Kasım 2010 - 00:19)Vurdumduymazlık ve terbiyesizlik. Onca arkeolog işsiz, umutsuz, mesleğinden umudu kesmiş. Marketçi yada polis. Onu da olamıyorlar. Çalışma alanları yok, atamaları neredeyse hiç yok. Kültür Bakanlığımız ha var ha yok farketmiyor. Bugün pist yarın 6 yıldızlı oteller. Turizm deyince illa deniz ve kum anlıyorlar. Ama vatanın altında çağlayanlar gibi TARİH kaynıyor, fışkırıp dimağları aydınlatmayı bekliyor. Kendime ve diğer tüm aynı kahredici kaderi paylaşan meslektaşlarıma üzülüyorum. Keşke ülke, zihniyet, anlayış, inanış, imkanlar, kısacası herşey farklı hem de çok farklı olsaydı.