Antik Roma’da eşcinsellik, çağdaş Batı medeniyetinden belirgin farklılıklar göstermektedir. Latincede “homoseksüel” ve “heteroseksüel” kelimelerinin tam karşılıkları yoktur. Antik Roma cinselliğindeki ana dikotominin bir tarafı aktif/hakim/erkeksi, öteki tarafı ise pasif/teslim/”kadınsılaştırılmış”tı. Antik Roma bir ataerkil toplumuydu, ve özgür doğan (ingenui) erkek vatandaşlar, siyasi özgürlüğe (libertas) ve hem kendini hem de ailesini (familia) yönetme hakkına sahipti. “Fazilet” (virtus), bir adamın kendini tanımladığı etkin bir niteliği olarak görülürdü. Fetih zihniyeti ve “erkeklik kültü”, hemcins ilişkilerini şekillendirirdi. Romalı erkekler, egemen ya da penetratif rolde bulundukları takdirde erkekliklerine ya da sosyal statülerine algılanan zarar görmeden diğer erkeklerle seks yapmakta özgürdüler. Ancak genellikle özgür doğan Roma vatandaşının erkekliğinin Lex Scantinia yasasına tabi olmadığı durumlarda kabul edilebilir bir durumdu, aksi taktirde adını ve aile ününü kötüye çıkarırdı veya infamia haline getirir (infamia – Yasal veya sosyal statü kaybı). Kabul edilebilir erkek partnerler, köleler, fahişeler ve şovmenlerdi. Zira yaşam biçimleri onları belirsiz infamia toplumsal kategorisine yerleştiriyordu. Ki teknik açıdan özgür olsalar bile vatandaşlara tanınan normal korumalara layık görülmediler. Romalı erkeklerin cinsel partner olarak genellikle 12-20 yaşları arası gençleri tercih etmelerine rağmen, özgür doğan ve reşit olmayan bireylerle cinsel ilişkiye girmek tamamen yasaktı, ve profesyonel fahişeler ve şovmenlerin çok daha yaşlı olmaları mümkündü.
Devamı hakkındaRoma’da Cinsellik, Kölelik, Eşcinsellik Ve Lex Scantinia Yasası …
Kategori: Eski Yunan ve Roma Tarihi, Kültürü
Yunan Sanatı’nın Başyapıtı 3500 Yıllık Mühür Keşfedildi
İki yıl önce Yunanistan’ın güneybatısında yer alan Pylos’da bir mezarı kazarken üzeri kireç tabakası ile kaplı, uzunluğu 3,6 cm’ye yakın, geniş bir boncuk görünümündeki buluntu, bir konservatör tarafından üzerindeki kireç tabakası kaldırılınca ortaya çok farklı bir önem kazandı. Akikten yapıldığı anlaşılan üzeri oymalı bu nesnenin, balmumu ve kil üzerine basılabilen bir mühür olduğu anlaşıldı.
Çıplak gözle oldukça zor görülebilen mühür üzerindeki çok ince işlenerek oyulmuş detayları içeren sahnede, bir savaşçının diğer iki savaşçı ile olan mücadelesi betimleniyor. Mühür üzerindeki sahne, büyük ölçekli bir çizimde çok daha kolaylıkla görülebiliyor.
Atina İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Müdürü John Bennet, “Eserin boyutu göz önüne alındığında, üzerinde yer alan detaylar oldukça şaşırtıcı. Estetik açıdan bakıldığında, eserin minyatür sanatının bir başyapıtı olduğunu söyleyebilirim.” dedi.
Devamı hakkındaYunan Sanatı’nın Başyapıtı 3500 Yıllık Mühür Keşfedildi …
Roma Tiyatrosunda 2 Bin Yıllık Yazıtlı Güneş Saati Bulundu
İtalya’daki Interamna Lirenas Antik Kenti’nde yer alan Roma tiyatrosunun kazısı sırasında, günümüze kadar çok az sayıda ulaşabilmiş 2.000 yıllık yazıtlı bir güneş saati bulundu.
Güneş saati, tiyatronun girişlerinden birinin önünü kazan ekip tarafından yüzü aşağı dönük bir vaziyette bulundu. Olasılıkla Ortaçağ ve Ortaçağ sonrası dönemde yapılacak olan yeni yapılar için tiyatro ve antik kentten materyaller toplanırken bu güneş saati burada bırakılmışt. Saatin tiyatroya ait olmadığı ve yakındaki forumda yer alan bir sütunun tepesinden söküldüğü düşünülüyor.
Cambridge Üniversitesi’nden Araştırma Görevlisi Dr. Alessandro Launaro, “Bu tür güneş saat modellerinden toplamda yüz örnekten daha azı günümüze ulaşabildi ve bunlardan sadece bir avuç kadarında yazıt bulunuyor. Bu gerçekten özel bir keşif. Güneş saatini yaptıran kişiyi tanımlamamızın yanı sıra, yazıtın muhtemel tarihi ile ilişkili olarak, tuttuğu kamu ofisini de tespit edebildik.” şeklinde açıklama yaptı.
Devamı hakkındaRoma Tiyatrosunda 2 Bin Yıllık Yazıtlı Güneş Saati Bulundu …
Lufton Villa kazıları ünlü balık mozaiği hakkında yeni ayrıntılar ortaya koyuyor
Newcastle Üniversitesi öğrencileri tarafından bir Roma villasında yapılan iki haftalık kazı, ünlü sekizgen balık mozaiği hakkında yeni ayrıntılar ortaya çıkardı.
Lufton, Somerset’te dördüncü yüzyıl sitesinde hasar görmüş antik mozaik parçası incelendi. İlk olarak Leonard Hayward tarafından 1940’ların sonlarında Eski Eserler Derneği (FSA) tarafından kazılan yapıdaki mozaikte yirmi dokuz balık tasvir edildiği düşünülüyordu. Bununla birlikte, yeni kazılarda, yalnızca balıklardan birinin ayrıntılarının hatalı olarak kaydedilmesi değil, otuzuncu balığın ucu da keşfedilmiştir.
Mozaikle çevrili derin bir havuzu bulunan yapının sekizgen banyosu, önceden gösterişli bir banyo, erken hristiyan bir vaftizhane ya da yüksek statüdeki resepsiyon salonlarının etkileyici bir bileşeni olarak yorumlanıyordu.
Devamı hakkındaLufton Villa kazıları ünlü balık mozaiği hakkında yeni ayrıntılar ortaya koyuyor …
Sagalassos’ta 2 Bin Yıllık Çeşme Bulundu
Burdur’un Ağlasun İlçesi’ndeki Sagalassos Antik Kenti’nde 2 bin yıllık yeni bir çeşme yapısı bulundu.
Yukarı agorada yer alan Antoninler Çeşmesi’nin hemen önündeki zeminde bulunan çeşmede kazıları, Belçika Katolik Leuven Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Peter Talloen yürütüyor. Dr. Talloen, bu yılki kazılarda bulunan çeşmenin kendileri için de sürpriz olduğunu belirtti.
Dr. Talloen, “Antoninler Çeşmesi’ni 2010 yılında çalışır hale getirmiştik. Bu yılın sürprizi bu çeşme oldu. Antoninler Çeşmesi önündeki kalıntıda daha eski bir çeşmeye ait temel taşları bulduk. Bu çeşmenin tarihini öğrenmek, yapının hangi döneme ait olduğunu öğrenmek için kalıntının etrafından birkaç tane açma açtık.”
Devamı hakkındaSagalassos’ta 2 Bin Yıllık Çeşme Bulundu …
Antik Yunan Tiyatroları Taşınabilir Sahneler mi Kullandı?
Kumamoto Üniversitesi mimarlık araştırmacıları tarafından yapılan bir araştırmada, Yunan Klasik döneminde Antik Yunan Kenti Tiyatrosunda ahşap bir sahnenin var olma ihtimali yüksek olarak ortaya çıkmıştır.
Antik Yunan’ın rustik, açık tiyatrolarından Roma döneminin muhteşem tiyatrolarına geçiş evrimi, halkın tiyatroya olan tutkusunu açıkça gösterir.
Modern tiyatro mimarisinin atası eski Yunan ve Roma tiyatrosudur. Basit ve açık klasik Yunan tiyatrosu (M.Ö. 323 – 31), dairesel bir orkestra, sahne ve kase şeklinde oturma alanından oluşuyordu. Roma döneminde (M.Ö. 31), sahne daha da büyüdü ve sonunda mermer sütun direkleri ile süslendi. Bu sütun sonunda görkemli, kapalı tiyatrolara entegre seyirci oturma alanı ile dönüştü. Bu tiyatro yapımının gelişmesinin, Helenistik dönemin sonunda tiyatro sahnesinde bir değişme olduğu düşünülüyordu, ancak ayrıntılar henüz bilinmiyor.
Devamı hakkındaAntik Yunan Tiyatroları Taşınabilir Sahneler mi Kullandı? …