Bizans Müzesi Kurulacak mı?

İstanbul 2010 Ajansı tarafından hazırlatılan plan Sur-i Sultani’yi, Osmanlı, Bizans ve Klasik dönemleri temsil edecek müzelerle donatmayı hedefliyor. Kültür Bakanlığı’na sunulan plana göre, Ayasofya’da bir Bizans Müzesi kurulması öneriliyor. Müzenin 2010 yılı sonunda açılması planlanmıştı.


Yazmak ve tarihe not düşmek gerektiğini düşündüm. İstanbul 2010 AKB Ajansı’nın tamamladığı en önemli projelerden biri olan ‘Sur-i Sultani Stratejik Vizyon Raporu’, kamuoyuna sunulmadan, tartışmaya açılmadan ve uygulamaya koyulmadan rafa kalkabilir, dünyanın en güzel ve en önemli müzeler parkına sahip olma ve bunu koruma fırsatı, en azından 2010 çerçevesinde kaçırılabilir endişesiyle kaleme alıyorum bu yazıyı.

Söz konusu rapor, müze yöneticileri, akademisyenler ve uzmanlarla yapılan toplantılar sürecinde geliştirilen ve 162 sayfalık bir çalışma olarak 10 Haziran 2009’da İngiltere kökenli Metaphor firması tarafından Ajans’a teslim edildi. Bu rapor, yapılması hedeflenen Stratejik Planın ilk aşamasını oluşturan bir ön proje. Beş ayı aşkın bir süredir Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan görüş bekleniyor. Bu süre içinde ses vermiş olsalardı, Sur-i Sultani Stratejik Planı tamamlanmış olacak ve İstanbul 2010 şenlikleriyle eşzamanlı olarak yani 16 Ocak’ta kapsamlı bir sergiyle İstanbullulara sunulabilecekti. Birinci Avlu, Arkeoloji Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Topkapı Sarayı Bahçeleri, Darphane-i Amire ve Aya İrini için geliştirilen master planları görebilecek, çalışmayı elimize alabilecek ve alanın geleceğini tartışabilecektik.

Sözü edilen stratejik planın neden önemli ve acil olduğu üzerinde durmayacağım. Bilindiği gibi planın çıkış noktası Topkapı Sarayı’nın üzerindeki ziyaretçi yükünü dağıtmak, daha fazla yıpranmasını önlemek, Saray’ın tümüne bütünsel ve uzun vadeli bir çözüm geliştirmek.

Bir şehir, üç dünya
Sur-i Sultani Stratejik Plan çalışmasını yapan İngiltere kökenli Metaphor firmasının ‘Bir Şehir, Üç Dünya’ olarak tanımladığı temel vizyonun açılımı şöyle:
* Dünya çapında en güzel ‘Müzeler Parkı’nı yaratmak,
* Bir şehir ve üç dünyanın – Osmanlı, Bizans ve Klasik – hikâyesini anlatmak,
* Binalara ve peyzajlara orijinal anlamlarını yeniden kazandırmak,
* Bütün bunları çağdaş müzeciliğin gereği olan eğitim, sürdürülebilirlik ve yeni yönetişim modelleri bağlamında hayata geçirmek.

Tasarıda Osmanlı Dünyası Topkapı Sarayı’nı, Darphane-i Amire’yi, Osman Hamdi bağlamında Arkeoloji Müzesi’ni ve Saray bahçelerini; Bizans Dünyası Aya İrini’yi ve Saray bahçesi içinde yer alan diğer Bizans dönemi kalıntılarını; Klasik Dünya ise Arkeoloji Müzesini ve ek binayı kapsıyor. İstanbul’un alan içindeki tarihsel katmanları böylelikle gözler önüne seriliyor.

Topkapı Sarayı temel olarak kendini eşsiz Saray kimliği ile temsil edeceğinden, koleksiyonlardan sadece gereken ve yeterli sayıda parça burada teşhire koyulacak ve üzerindeki depo yükü, sergi alanlarının yetersizliği sorunu büyük ölçüde ortadan kalkacak. Saray koleksiyonlarının ağırlıkla sergileneceği yer olarak, Darphane-i Amire binaları öneriliyor. Zaten Ehl-i Hıref tarafından bu mekandaki işliklerde üretilmiş olan parçalar, böylelikle adeta yuvalarına dönmüş olacaklar. Sikke ve Madalyalar Müzesi de burada kurulacak.

Ancak bilindiği üzere tam da Stratejik Vizyon çalışmaları sürerken Sur-i Sultani’nin ana unsurlarından birinin, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin, ‘işletmesi’ Bakanlık tarafından sekiz yıllığına TÜRSAB’a verilmişti. Şu sıralar Darphane binalarının da Arkeoloji Müzesi’ne katılmasına çalışıldığı söyleniyor. Acaba neden? Küçük resme bakarken, büyük resimde, örneğin Birinci Avlu’da, ticari amaçlı girişimlere daha uygun alanlar olduğu görülmediği için mi? Toprak altından neredeyse her gün yeni arkeolojik kalıntılar fışkıran bir kentte Darphane mekânlarınını bu arkeolojik arzı sergilemeye yeterli olmadığı aşikâr. Aslında İstanbul’a yeni ve dünya çapında bir arkeoloji müzesi gerekiyor, hem de acilen.

Stratejik Vizyon Raporu’nda Arkeoloji Müzesi’nin Osman Hamdi’nin tasarladığı gibi Klasik Çağ (Eski Yunan, Roma, vb) koleksiyonlarını barındırmaya devam etmesi önerilmekte. Yeni Müzecilik yaklaşımı ve çağdaş teknolojiyle yeniden ele alınarak geliştirilecek sergilemelerle müze, bir İmparatorluk Müzesi olarak kurgulanıyor.

Çalışmada önerilen çarpıcı bir alt proje, Aya İrini Atriumu’nda bir Bizans Müzesi kurulması. Bunun için Arkeoloji Müzesi’nde bulunan Bizans koleksiyonları Atrium’a taşınacak. Bu sayede Arkeoloji Müzesi’nde sergileme mekanı artacağı gibi, benzersiz bir Bizans Müzesi de kurulmuş olacak. Benzersiz çünkü dünyada, Bizans eserlerinin yine bir Bizans anıt yapısı içinde sergilendiği bir başka müze yok. Ülkenin kültür turizmine majör bir katkı yapacak bu müzenin açılışı, plana göre Aralık 2010’daki kapanış şenliklerine yetişecek ve İstanbullu’yla buluşacaktı. Hâlâ Bakanlık’tan görüş beklendiği için olumlu karar çıksa bile bu saatten sonra yetişir mi bilemiyorum.

Birinci avlu merkez
Topkapı Sarayı Birinci Avlu, Osmanlı Sarayı’nda olduğu gibi yeni Müzeler Parkı’nda da kamusal alan olarak merkezde yer alıyor. Sur-i Sultani içindeki tüm müzelere Birinci Avlu’dan erişim olabilecek. Ziyaretçi Birinci Avlu’ya girdiğinde Topkapı Sarayı, Darphane, Arkeoloji Müzesi (köprü ile ek bir giriş öneriliyor) ve Aya İrini girişlerini görebilecek ve bu girişlere ulaşabilecek. Buluşma ve toplanma yeri olarak hediyelik ve kitap ana dükkânları ile yeme içme mekânları ağırlıkla bu alanda yer alıyor. Planda, alandaki yönlendirme sistemlerinin de 2010 yılı sonuna kadar yenilenmesi hedefleniyor.

Stratejik Vizyon, Topkapı Sarayı Bahçeleri’nin, ‘asma’ bahçeler ve ‘mutfak’ bahçeleri de dahil, yeniden düzenlenmesini ve kamuya açılmasını öngörüyor. Yeniden yaratılan peyzaj içinde, Padişahlar gibi ziyaretçiler de Osmanlı bahçelerinde dolaşırken bir yandan Bizans kalıntılarıyla, bir yandan da arkeolojik ve botanik çalışmalarla ve seralarla karşılaşacaklar. Halihazırda Askeriye’nin kullanımında olan binaların zaman içinde Saray’a devredilmesiyle birlikte bu mekanlar ve çevreleri yeniden düzenlenecek. Böylece Marmara Denizi’nden bakıldığında 200 yıldır kayıp olan bir manzara yeniden görülebilecek.

Cumhuriyet’in 100. yılına
Sur-i Sultani Stratejik Planı, kısa ve uzun vadeli projelerin bir bileşimi olarak yaklaşık 15 yıllık bir süreye yayılıyor. Tamamlanma tarihi olarak, Topkapı Sarayı’nın müzeye dönüştürülmesinin 100. yılı olan 2024 önerilmiş durumda. Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılı olan 2023’e de çekilebilir.

Sur-i Sultani için uzun vadeli ve bütüncül bir planın önemi, alanı ve kültür mirasımızı bugünden yarına, bir iktidardan öbürüne, bir yöneticiden diğerine değişen kararlar ve uygulamalar altında heba olmaktan kurtaracak bir koruma stratejisi önermesinden kaynaklanmaktadır. Tekil yapıların ve mekanların nasıl ve ne için kullanılacağı ikincil önemde kararlardır, ilgili kurumlarla işbirliği içinde belirlenebilir. Bir an önce yapılması gereken, dünyanın bu benzersiz miras alanı için hak ettiği bütüncül ve kalıcı çözümü planlamak, tartışmalar sonrasında kararlaştırılacak çözümü adım adım uygulamak ve İstanbul’un neden İstanbul olduğunu kendimiz de dahil dünyaya gösterebilmektir.

SUAY AKSOY: İstanbul 2010 AKB Kültürel Miras ve Müzeler Direktörü

6.Ocak.2010, Radikal

Facebook Comments
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Yazar: vinifera

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir