Makale boyunca Gaziantep ili içerisinde yer alan Zeugma Mozaik müzesi envanterine kayıtlı bulunan ve Gaziantep’in simgelerinden bir tanesi haline gelmiş olan “Çingene Kızı” mozaiği ele alınmış, mozaik eser üzerinde yer alan portredeki kişinin bir kadın olmayabileceği, mitolojilerden ve antik kaynaklardan yola çıkarak Dionysos olabileceği görüşü belirtilmiş ve bu görüş bilimsel çalışmalardan faydalanılarak sunulmuştur.
DİONYSOS OR GYPSY GİRL?
ABSTRACT
Throughout the article, the “Gypsy Girl” mosaic, which is registered in the inventory of the Zeugma Mosaic museum in the province of Gaziantep and has become one of the symbols of Gaziantep, is discussed, and the portrait on the mosaic work may not be a woman, but may be Dionysus based on mythologies and ancient sources. his opinion has been stated and this opinion has been presented by using scientific studies.
Dionysos mu Çingene Kızı mı? İşte doğru soru. Peki bu soru neye dayanılarak sorulur ya da böyle bir soru ne için sorulmalıdır? Bu sorunun cevabını şu şekilde açıklama ile bulmaya çalışalım…
1998 yılında Gaziantep ili’nin Nizip ilçesinde yer alan Belkıs mahallesinde bulunan bir mozaiğin hikayesidir bu yazı. Mozaikte yer alan bir kadının. Peki ya gerçekten kadın mı? Mozaik üzerinde, orta uzunlukta saçlara sahip ve saçlarında yerel eski bir saç bandı bulunan, kulağında muhteşem bir küpe ile profilden bakan bir portre yer almakta. Portre üzerinde detaylı bir şekilde inceleme yapıldığında ve aynı konumda bakıldığında sola doğru hafif eğilmiş ve sağ omzu üzerinden kendisini izleyenlere bakan birisi olduğunu anlamak zor olmayacaktır. Bulunduğu günden bugüne gerçekte kim olduğu yönünde çeşitli düşünceler, görüşler yer almaktadır. Bu görüşlerin en yaygın olanları Makedon kralı Alexandros olabileceği ya da Alexandros’un Diadokhlarından Seleukos olabileceğidir. Araştırmacıları bu görüşe iten şeylerden en önemlisi Alexandros’un eşcinsel birisi olduğunun bilinmesi ve mozaikte görülen kişinin hermaphrodite bir kişiliğe sahip olduğunun düşüncesidir. Bir diğer düşünce olan Seleukos düşüncesi de Seleukos’un bu coğrafyaya hüküm etmiş birisi olmasından kaynaklanmaktadır. Alexandros öldükten sonra yerine geçecek bir varis olmadığı için Diadokhlar dönemi başlamış ve İskender’in generalleri ülkeyi daha iyi yönetebilmek için merkeze bağlı eyaletler kurulmasını kararlaştırarak her bir generalin bir bölgeyi merkeze bağlı olmak üzere yönetmesi gerektiğine hükmetmişlerdir. Seleukos o generallerden birisi ve Alexandros’un süvari kolu komutanıdır. Diadokhlar kendi arasında iç çekişmelere düşmezden önce de kendi içlerinde bu bölgeyi her zaman önemsemişlerdir. Çünkü Güneyden ve Akdeniz üzerinden gelecek tüm saldırıların kapısı burasıdır. Buranın önemli bir yer olduğunu bildikleri için içten içe bu bölgeyi kendilerinin yöneterek ün salmayı amaçlamışlardır. Bu ve buna benzer bazı başka düşüncelerle generaller birbirleriyle çekişme içine girişmiş ve gizli ittifaklar yapılarak birbirleri üzerine yürümüşlerdir. Seleukos ve hakimiyetinde bulunan topraklar da bu saldırıdan nasibini almışlardır. Makedon krallığının iç savaşlar neticesinde yıkılması ile bu coğrafyaya ve batı Anadolu’nun neredeyse tamamına Romalılar hakim olmuşlardır. Romalılar gerek mimaride gerek ise diğer sanatlarda başarılı bir uygarlık olmuşlardır ve savunma mimarisi ve aynı zamanda vali konağı olarak Gaziantep’e kale inşa etmişlerdir. Kale yapısının hemen yanına zeytin işliği, hamamlar, hanlar yaparak kentin merkezini bu bölge üzerinde konumlandırmışlardır. Günümüzde yer altında kalmış olan bu yerler henüz gün yüzüne çıkarılamamış halkın yaya ve araç trafiğine açık olarak bir çok kişinin altında ne olduğunu bilmeden gezdikleri bölge halini almıştır. Romalılar böylesine devasa yapıların yanı sıra konut mimarisi hususunda da başarılarını göstermiş, bilhassa soyluların ve üst rütbeli memurların evlerinin taban döşemelerinde ve duvarlarında süsleme amaçlı mozaik işçiliği de yapılmıştır. Bugün Gaziantep kalesinin olduğu yer o dönemde kentin en korunaklı bölgesi ve tören geçitlerinin yapıldığı resmi bölgedir. Esas yerleşim bugün Nizip ili sınırları ile Kilis ili sınırları arasında konumlandırılmıştır. Söz konusu mozaiğimizin bulunduğu yer de Nizip ilinde yer alan Belkıs mahallesidir. Olasıdır ki Belkıs yöresi soyluların, üst rütbeli memurların yaşam alanı iken Kilis coğrafyası daha çok halkın yaşadığı yerlerdir. Halkın yaşadığı yerlerde daha sade konutlar bulunmaktadır. Romalılar inanç sistemi olarak Antik Yunan inancını aynen almış sadece tanrı ve tanrıçaların isimlerini değiştirmişlerdir. Makalemize konu olan Dionysos da Roma ülkesinde Bacchus olmuştur. “Bacchus ya da diğer adıyla Dionysos Roma sanatının erken evrelerinde kaslı, sakallı, iri ve genç bir delikanlı olarak yapılmışken ilerleyen dönemlerde tanrımız daha hermaphrodite düzende bir çok heykel ve duvar resimleri üzerinde karşımıza çıkmıştır.” (Öyken, Ekin.2009) Hermaphrodite terimini anlamlandırmak için efemine kelimesini kısmen kullanabiliriz. Çift cinsiyetin tek bir bedende harmonik olarak buluşmasıdır. Bu durum Bacchus üzerinde de çokça karşımıza çıkmış bir kavram olduğu için bu makalenin konusu olmuştur. Mozaik üzerindeki portrenin çene kısmının bulunamamış olmasından dolayı kim olduğu netlik kazanmamış bu sebeple Çingene Kızı olarak adlandırılmıştır. Çingene kızı olarak adlandırılmış olması çene bölümünün bulunamamış olmasından dolayı belki kabul edilebilir bir durumken öte taraftan gerçekten bir tanrı ise geçmişte yaşamış olan insanların kültürlerine ve inançlarına yapılmış ciddi bir saygısızlıktır. Portre üzerinde yer alan kişinin yüz yapısına bakıldığında onun bir erkek olduğu açıktır fakat uzun saç ve küpe bulunması onun bir kadın olduğu düşüncesine itmektedir. İşte bu belirsizliğin içine düşmüşken yolumuza ışık tutan şey Roma döneminde Bacchus/Dionysos için böyle bir uygulamanın yapılmış olmasıdır. Öte yandan şahsımı portredeki kişinin Dionysos olabileceği fikrine iten ve böyle bir çalışmanın ortaya çıkmasına sebebiyet veren en önemli şey ise Portrenin gözlerinde yer alan esrardır. Portrede yer alan kişinin gözlerine bakıldığında ciddi bir esrar izleyenleri karşılamakta ve büyülemektedir. Öyle ki seyirci portrenin her neresinde konumlanırsa portredeki kişi kendisini izlemektedir. Batı yönünde konumlansanız da Doğu yönünde konumlansanız da yetinmeyip düz bir zemin üzerine koyarak güney ucunda ve kuzey ucunda konumlanmayı denerseniz de göreceksiniz ki gözler hep sizi takip ediyor olacaktır. Bu durum bir çok antik uygarlıkta işlenmiş ve bunun için bir çok tanrı ya da tanrıça adlandırılmıştır. Antik Mısırda Horus, Hindu inancında Şiva, Antik Yunan’da Dionysos, Roma’da Bacchus olarak karşımıza çıkmıştır. Ayrıca Roma’da yer alan Parthenon yapısının tepesinde de bir açıklık yani bir okulüs yer almıştır ve tanrının gözü olarak adlandırılmıştır. İsmi geçen tanrıların tamamının ortak özelliği her nereye giderseniz gidin sizi gören olmalarıdır. Parthenon yapısındaki okulüs de bu amaca uygun olarak yapılmıştır. İşte bu portreyi Dionysos ile ilişkilendirmemize sebep olan en önemli unsurlardan bir diğeri de budur. Her nereye giderseniz gidin sizi izleyen ve görendir. Ondan asla kaçış yoktur imgesinin yansımasıdır. Peki neden Dionysos, neden diğer tanrılar değil de Dionysos sorusunu sormamız gerekirse Dionysos’un gerek mitolojilerde gerek ise onunla ilgili yazılmış ve resmedilmiş her türlü kaynakta onun her yerdeki tanrı olduğu vurgusundan kaynaklanmakta olduğunu ve ayrıca bir çok kaynakta doğunun ve batının, güneyin ve kuzeyin tanrısı olduğunu cevabını vermemiz yerinde ve doğru olacaktır. Bu açıklamalar ışığında gerek günümüzde, gerek ise geçmişte insanların inanç özgürlüklerinin bulunduğunun göz önüne alınması gerekliliğini ve bilimsel bir hatayı düzeltmenin doğru bir adım olacağını vurgulayarak uluslararası anlamda Çingene Kızı olarak tanınmış olan eserin kendi ismiyle anılmayı hak ettiğini bir kez daha hatırlatarak eserin uluslararası kamuoyunda Dionysos ya da Bacchus olarak adlandırılmasının yapılması gerektiğini yetkililerden bu yazıyla rica etmekteyim.
KAYNAKÇA
Sivrioğlu, Ulaş Töre. (Dionysos Kültü, Kökenleri ve Anlamı Üzerine Bir İnceleme) İzmir,2005.
Öyken, Ekin. (Roma’da Baachus Bayramı ve Esrime) İstanbul,2009.
Dökü, Eray. (Anadolu’da Eril Bereket, Koruyucu Kültler ve Tanrılar) Antalya, 2002.
Yazar: Burak Ateş