Arkadaşlar bugün kitapçıda gördüm gerçekten de alınası duruyor.Kitap Medicat yayınlarından çıktı ve üstad Joseph Campbell’ın Bill Moyers ile mitoloji üzerine yaptığı röportajı içermektedir.
’31 Ekim 1987’de aramızdan ayrılan Joseph Campbell dünyanın mitoloji alanındaki en önemli otoritelerinden biriydi. Aynı zamanda akademisyen, yazar ve öğretmen olan Campbell’a göre mitoloji evrenin müziğidir.’
”Televizyon gazetecisi Bill Moyers ile Joseph Campbell’ın diyaloglarını içeren bu kitap, PBS kanalı için çekilen 6 bölümlük bir televizyon programını temel alıyor. Tüm yaşamını mitolojiye adayan Joseph Campbell, Bill Moyers’ın mitoloji ve hayatla ilgili tüm sorularına içtenlikle cevap veriyor. Neden herkesin mitolojiye ihtiyaç duyduğunu anlatıyor. Aşk, evlilik, çocuklarımıza anlattığımız hikâyeler, kurban kültürü, yaşam yolculuğumuz gibi modern dünya hallerini antik mitoloji bağlamında öyle bir ele alıyor ki önünüzde bambaşka bir bakış açısının belirdiğini fark ediyorsunuz.
Campbell ve Moyers, evlilik kurumundan, doğum yapan bakireye, Yıldız Savaşları’ndaki Luke Skywalker gibi kurtarıcı figüründen kahraman figürlerine pek çok mitolojik motifin gündelik hayatlarımızla ilişkisini gösteriyor. Karmaşık ve soyut gibi görünen bu konuları anlaşılır soru-cevap üslubuyla günlük hayata taşıyor.
Mitolojinin Gücü, Joseph Campbell’ın tüm eserlerinin herkesin anlayabileceği muhteşem bir özeti. ”
Valla almam gerekenler ve üstüne hemen okumam gerekenler listesine ekledim bu kitabı. Mitoloji ile içiçe yaşıyorsanız okumaya değer diye düşünüyorum.
Dimitri Daravanoğlu
2 thoughts on “Mitolojinin Gücü-Joseph Campbell,Bill Moyers”
zehra
(23 Şubat 2011 - 01:57)Prometheus’un kurnazlıkla çalarak insanlara verdiği akıl onları şımartınca Zeus o zamana kadar
yalnız erkeklerden ibaret olan insan topluluğuna ceza vermek istedi ve onlara kadını gönderdi. Zeus
, oldukça başarılı bir usta olan oğlu Hephaistos’tan kadını yaratmasını istedi. Hephaistos babasının
isteği üzerine çamuru su ile yoğurdu ve görenleri şaşırtacak güzellikte bir kadın vücudu yarattı.
Olympos’ta oturan tanrıçaların en güzeli olan ve kendi karısı olan Aphrodite’in vücudunu model
olarak kullanmıştı. Heykel bitince onun kalbine ruh yerine bir kıvılcım koydu. O zaman heykelin
gözleri açıldı. Kolları bacakları kıpırdamaya ve dudakları konuşmaya başladı. Onu süslemek için
bütün tanrılar ve tanrıçalar yardım ettiler. Herkes kendisinden ona bir şey armağan etti ve ona
Rumca “bütün armağan” anlamına gelen Pndora adını taktılar. Athena ona güzel bir kemer, süslü
elbiseler verdi. Letafet perileri Kharites beyaz göğsüne parlak altın gerdanlık taktılar. Aphrodite
başına güzellikler saçtı. Güzel saçlı Horalar ilkbahar çiçekleriyle onu süslediler. Hermes
Pandora’nın kalbine, hıyanet ve aldatıcı sözler yerleştirdi. Zeus da ona esrarlı bir kutu armağan
etti ve ona dediki; Sakın verdiğim kutuyu açma, içindeki iyi şeyler uzaklara kaçar ve onların yerine
fenalıklar gelir, seni rahatsız ederler. Bu kutuyu iyi sakla bütün insanların saadeti ve felaketi bu
kutunun açılıp açılmamasına bağlıdır. Böyle dedikten sonra baş tanrı ilk kadını yeryüzüne indirdi ve
Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a gelin olarak gönderdi. Prometheus kardeşine Zeus’dan hiç bir
şekilde hediye kabul etmemesini tembih ettiği halde Pandora’nın güzelliğine hayran kalan Epimetheus
öğüdü tutmadı ve onunla evlendi.
Pandora da tıpkı tüm kadınlar gibi doğuştan meraklı olduğunda dünyaya gelir gelmez kutunun içinde ne
olabileceğini düşünmeye başladı ve Zeus’un uyarısını unutarak kutuyu açtı. Kutunun içindeki
hastalık, keder, ıstırap, yalan, riya gibi insanları rahatsız edecek ve onları felakete sürükleyecek
ne kadar kötülük varsa hepsi açılan kutudan kuşlar gibi uçuştular. Pandora hatasını anlayarak biraz
sonra kutuyu kapadı ancak kutuya kapatılan kötülüklerin arasında, insanları yaşatacak, teselli
edecek “ümit” te vardı. Fakat ümit dışarı çıkamamış kutuda kalmıştı.. Böylece Zeus ilk kadını
beraberinde kötülüklerle dolu bir kutuyla yeryüzüne yollayarak insanlardan intikam almıştı.
ben nedense bu mite ayrı bir ilgi duyuyorum . diğer mit konularından bu konuyu çok ayrı tutuyorum ve çoğu zaman bu efsaneye felsefik açıdan bakmaktan kendimi alamıyorum. ve sizin de bu mite dair felsefik farklı bakış açılarınız varsa bilmek istiyorum. belki de hiç aklıma gelmeyen faklı bir fikir elde edebilir ve beni şaşırtacak derecede” bu benim aklıma nasıl gelmedi” diyebilecek bir bilgi, bir bakış açısı kazanabilir ve de beynimde bir keşfe çıkabilirim. bana bu konuda ışık yakabileceğinizi düşünüyorum. düşüncelerinizi paylaşmanızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Dimitri Daravanoğlu
(07 Şubat 2012 - 02:11)Merhabalar ,
Sanırım biraz geç cevaplıyorum ama nasıl olduysa bugün dikkatimi çekti . Neredeyse bir sene olacakmış…Pandora konusuna şöyle bir bakış açısı da Irvin Yalom’un Nietzsche Ağladığında kitabından . Belki ilginizi çekebilir .
Şöyle diyor Nietzsche bu kitapta : ”Ümit mi ? Ümit en son kötülüktür! ‘ Pandora’nın kutusu açılıp , Zeus’un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman ,orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı : Ümit .O zamandan beri ,yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladık . Fakat Zeus’un arzusunun ,insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk .Ümit kötülüklerin en kötüsüdür , çünkü işkenceyi uzatır .’
Pandora’nın Kutusu’na dair farklı bir bakış açısı :) Askerde okudum bu kitabı ve bu kısım en dikkatimi çeken yerdi açıkçası . Pandora hikayesine ben de farklı bakış açıları ararken Nietzsche bu cevabı verdi . Irvin Yalom’un kitabında dediğine göre Nietzsche’nin bu teorisi ‘İnsanca , Pek İnsanca’ adlı kitabında yer almaktaymış …
Düşüncelerimizi sabırsızlıkla beklediniz ve tam bir yıl sonra cevap aldınız ..Hadi 6 ay yoktum buralarda , 6 ay geç kaldığım için kusura bakmayın :)