Homo sapiens’in atası olduğuna inanılan Homo erectus yani “dik yürüyen insan” yaklaşık Pleistosen’in başlangıcından ortalarına kadar var olmuştur.
İlk Homo erectus fosili 1891 yılında Endonezya’nın Java Adası’nda Solo Irmağı’nın kıyısında Trinil kasabasının yakınlarında Eugène Dubois tarafından bulunmuştur. Dubois, dik yürümeye uyum sağlamış bacak kemikleri, modern insanın yarısından biraz daha büyük beyin kapasitesi, iri ve fırlak kaş kemerleri, yüksek olmayan kafatası, geriye kaçık alın kemiği gibi özelliklerinden dolayı bulduğu fosil kalıntısının kuyruksuz büyük maymunlarla insan arasındaki kayıp halkaya ait olduğunu düşünmüş ve dik yürümesi nedeniyle Pithecanthropus erectus olarak adlandırmıştır. Daha sonra ele geçen benzer özellikteki diğer fosil kalıntıları ayrıntılı olarak incelenmiş ve bu grup için Homo erectus adı uygun görülmüştür.
1891’de Java’da bulunan fosiller
Java’da bulunan Homo erectus (Pithecanthropus erectus) kafatası
Homo erectus, fosil kalıntılarına Afrika dışında rastladığımız ilk türdür. Afrika’da Turkana Gölü, Asya’da Endonezya’nın Java ve Flores adalarında, Çin’de Zhoukodien Mağarası ve Laos’da, Gürcistan’da Dmanisi’de, Hindistan, Pakistan, Vietnam’da rastlanmıştır.
Asya ve Afrika’da 1.8–1.6 milyon yıl öncesinden yaklaşık 400 bin yıl öncesine kadar yaşamışlardır. Burada ele geçen öncül Homo erectusların Homo ergaster’e, Avrupa’daki örneklerin (İspanya’daki 700–800 bin yıl öncesine tarihlenen Atapuerca fosilleri) Homo anteccessor’a, diğer grupların ise Homo sapiens ve Homo heidelbergensis’e dâhil edilmesinin ardından yalnızca Çin ve Java’dan ele geçen fosiller Homo erectus içinde değerlendirilmektedir. Homo erectus olarak yalnızca Çin ve Java fosilleri kabul edilirse, bunların modern insana herhangi bir aktarım yapmadan Afrika’da evrimleşen Homo sapienslere yerini bıraktıkları düşünülür. Asya’da ilk kez 1.8/1.7 milyon yıl önce görülen Homo erectuslar belirgin bir morfolojik değişim geçirmeden günümüzden en geç 40 bin yıl önce yok olmuşlardır.
Bir görüşe göre ise Homo erectuslar yaklaşık 2 milyon yıl önce Afrika’dan köken almışlardır. Bulundukları bölgelere göre yerel evrim geçirmiş ancak diğer bölgelerdeki çağdaşlarıyla genetik açıdan ilişki içerisinde olmuşlardır. Doğrusal evrim geçiren erectuslar gelişmiş erectuslara ardından da modern insana evrimleşmişlerdir. “Çok merkezli görüş” olarak bilinen bu hipotez, günümüz Asya insanlarında gözlenen kürek biçimli kesici dişlerin, Avrupalılarda gözlenen yuvarlak, dikey alın yapısı ve burnun ön kenarının keskin olması gibi yerel özelliklerin, bu bölgelerde yaşayan Homo erectuslar ve erken Homo sapienslerden kalıt alındığının kanıtı olarak kullanılmaktadır. Bu görüş doğru kabul edilirse Asya, Afrika ve Avrupa’da Homo erectus ve çağdaşlarına dâhil edilen gelişmiş erectuslar günümüz modern insanının kökenini oluşturmaktadır.
Homo erectus’un bilimsel rekonstrüksüyonu
Westfälisches Museum für Archäologie, Almanya
Homo erectus morfolojisine ilişkin bilgilerimizin önemli bir kısmı Java ve Çin’den ele geçen fosillere dayanmaktadır. Homo erectus ile Homo sapiens arasındaki temel ayrımın kafatası ve diş yapılarında olduğu görülür. Homo erectuslar yukarıdan aşağıya basık kafatasına sahiptirler. Modern insanlardan farklı olarak kafatasının en geniş yeri duvar kemikleri üzerinde değil kafatasının tabanında yer almaktadır. Geriye doğru çıkıntılı ve bükük bir art kafa kemiğine, güçlü ense tutunma kaslarına sahiptirler. Alınları basık ve geriye doğru eğimli olup, kaş kemerleri siperlik ve çıkıntılıdır. Kaş kemerlerinin hemen arkasında bir oluk gelişmiştir. Geniş ve ileri doğru çıkıntılı bir üst yüze ve geniş buruna sahiptir. Kafatasının tepesinde önden arkaya doğru uzanan bir kabartı mevcuttur. Kafatası kemikleri modern insanınkinden daha kalındır. Büyük bir alt çeneye sahiptirler. Güçlü çiğneme kaslarının bulunduğunu gösteren belirgin kas tutunma yerleri mevcuttur. Modern insanda bulunan çenenin ön kısmındaki çıkıntı (menton) yoktur. Bu nedenle Homo erectuslarda çenenin ön kısmı geriye doğru eğimlidir. Beyin kapasitesi ortalama 1000 metre küp civarındadır. Boy uzunluğu fosil kalıntılarının ele geçtiği bölgelere göre farklılık gösterdiği gibi kadınlarla erkeler arasında da belirgin bir boy farkı mevcuttur. Dik yürümeye uyum sağlamış olan Homo erectuslarda bacak kasları oldukça güçlüdür. Başparmak diğerlerinden bir miktar ayrı olmasına karşın tutucu özelliğini tamamen yitirmiştir. Güçlü beden yapısı Homo erectusların uzun mesafeli hareket etmeye uygun iskelet ve kas sistemine sahip olduklarını göstermektedir.
Homo erectuslar Acheulean adı verilen alet türünü geliştiren insanlardır. Homo erectusların çakmaktaşı ve bazalt gibi sert taşların yanı sıra kemik, diş, boynuz, ağaç ve bitki dokuları gibi doğada kolaylıkla bulunan birçok hammaddeden yararlanarak alet ürettikleri bilinmektedir. Bunun yanı sıra Homo erectusların özellikle Asya’dakilerin yaşadıkları bölgelerde bitki kalıntılarını kullanarak barınaklar oluşturma olasılıkları yönünde görüşler bulunsa da yaşadıkları alanları sistematik olarak düzenlediklerine ilişkin bilgiler mevcut değildir.
Isınmak, besinleri pişirmek ve diğer canlılardan korunmak için son derece önemli olan ateşin ilk kullanımının Homo erectus ve ardıllarının Avrupa’ya yerleşmesinden çok daha öncelere gittiği bilinmektedir. Ateşin kontrol altına alınması ve günlük yaşamda kullanımı Homo erectusların daha soğuk ve kurak iklimlere göç etmesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak değerlendirilmektedir. Kendinden önceki türlere oranla daha narin çene, çiğneme kasları ve dişlere sahip olan Homo erectuslardaki bu farklılıkların besinlerin pişirilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Çin’de ele geçen Homo erectuslardan 35’inin kafataslarının alt kısımlarının kırılmış olması bu eylemin beyin yemek amacıyla yapıldığını düşündürmektedir. Bazı bilim adamları buna bağlı olarak Homo erectusların insan eti yediklerini ileri sürmektedir. İspanya’daki Atapuerca’da Homo erectusların çağdaşı olan Homo anteccessor’larda benzer bulgulara rastlanmış olması Homo erectus ve çağdaşlarının kendi cinslerinden olanların kemik iliği, beyin ve etlerini yediklerini göstermektedir. Yamyamlık olarak bilinen bu davranışın beslenme amacından çok ritüel amaçlı olduğu düşünülmektedir.
Homo Erectus alt türleri:
Homo erectus yuanmouensis (Çin)
Homo erectus lantianensis (Çin)
Homo erectus wushanensis (Çin)
Homo erectus nankinensis (Çin)
Homo erectus pekinensis (Çin)
Homo erectus palaeojavanicus (Java)
Homo erectus soloensis (Java)
Son yıllarda Tübitak Bilim Teknik Dergisi’nde yayınlanan araştırmalardan birinde Etiyopyalı bilim adamı Yohannes Haile-Selassie tarafından Etiyopya’da Afar çukurluğundaki Mille köyü yakınlarında bulunan ve yanında bulunan bir domuza ait kemiklerden yola çıkılarak 4 milyar yaşında olduğu ileri sürülen bir hominide ait iskelet parçaları arasında iyi korunmuş bacak, kol, omurga ve leğen kemiği üzerinde yapılan incelemeler sonucu diz altındaki kemiğin yapısı göz önünde bulundurularak bireyin iki ayağı üzerinde yürüme yeteneğine sahip olduğu ileri sürülmektedir. Yine Bilim Teknik Dergisi’nde yayınlanan şempanze dişlerinin büyüme zamanları ile ilgili bir çalışama da ilk azı dişlerinin şempanzelerde 4 yaşında, Homo erectuslarda ise 4.5 yaşında ortaya çıktığı, buna göre ilk azı dişleri 6 yaşında çıkmaya başlanan Homo sapiensle karşılaştırıldığında Homo erectusların Homo sapiensden çok şempanzelere yakın olduğu ileri sürülmektedir.
Kaynakça:
Emiroğlu, K.-Aydın, S., Antropoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara 2003.
Archaeology Info/ Homo Erectus
Stanford University/ Homo Erectus
Tübitak Bilim Teknik Dergisi/ Dik Yürüyen En Eski Hominid Bulundu
Tübitak Bilim Teknik Dergisi/Homo Erectus’ta Statü Kaybı